23 Mayıs 2014 Cuma

Sevgili kendim

 Sevgili kendim,
  Tüm yaptığımız çakallıklara rağmen çok şükür bugün de Allah belamızı vermedi. Yine her zamanki gibi zamanı durdurmak istedim, fakat nafile ne zaman durdu ne anı ölümsüzleştirbebildim. Yine sonsuzluk sevgisi sardı dört bir yanımızı. Yine ebediyete ulaşayım derken şimdiyi unuttuk... Şimdi.. Ne kutsal kelime ne kutsal bir an aslında ama yine değersiz gibi yaşadık şimdiyi; evvelle ezeli birleştiren an olarak tanımladık yine. Yine ebediyeti sonsuzluk zannettim, ve yine sonsuzluğun peşinden gidip anın tadını çıkaramadan ezele doğru yol aldık.
Yine yapmam gereken hiçbir şeyi yapmadım. Ne sevdiklerime zaman ayırdım ne de kendim için kılımı kıpırdattım yaptım. Tek gayem şimdiyi geçmişe gömüp sonsuzluğa  erişmekti.
 Her zamanki gibi sadece kendimle başbaşa kalmamak için kitaba verdim kendimi. Korktum... Kendimden çok korktum. Yakama yapışıp "az adam ol gerizekalı" demesinden korktum. Kendimden kaçıp bana ayna olan dostlarıma gittim. Zalimliğime inat İyi ki onlar var dedim. Verdiğim değeri gösterememe rağmen iyi ki yanımdalar dedim ve şükrettim sonsuzluğun sahibine.
 Ve her zamanki gibi mutlu sonlar biriktirdim zihin kumbaramda. Evrenin kuralı bu; iyi düşünce iyi sonuçlar doğurur ve iyinin olduğu yerden koşarak uzaklaşır kötü.
Son söz vesselam; kendini ve değer verdiklerini sevmeye devam et ;)
 

4 Mayıs 2014 Pazar

Huzurun Adresi : Kitaplar..

 Kitaplar... Huzurun adresi... Her sayfasında yeni heyecan yeni tutku yepyeni ihtişam...
 Her nedense insanlarımız her şeye vakit ayırabilmesine karşın günde 10 sayfa da olsa kitap okumaya fırsat bulamamakta, yazık! Oysa ki bilmiyorlar mı "Beyin hassas ve narin bir organdır, iyi bakmazsanız küser." İnsanı hayvandan ayıran tek organı beyin iken nasıl oluyor da beyinlerine ayıracak vakitleri olamaz? Her gün hiç sıkılmadan gezmelere gidip, televizyon izlerken nasıl olur da kitap okumaya; okuduklarıyla insanları aydınlatmaya vakitleri olmaz. Bayanlarımız saatlerce dedikodu yapmaktan bıkmıyor hatta zevk alıyor ama kitap okuyacak vakti yok öyle mi? Erkeklerimiz 90 dakika boyunca derbiyi diken üstünde izliyor ve kalbi heyecanla çarpıyor ama kitap okuyacak vakti yok öyle mi?
 Beyin diyorum azizem beyin. Nazlı bir bebek gibi bakmazsan kırılır ve gönlünü almazsan grev bile yapar. Yok artık dediniz sanki. Demeyin sakın. Günümüzde hızla artan ve yaşla gelen ciddi unutkanlık diye tasvir edilen "alzheimer" ın tamamıyle beynin işlevini aksatması sonucu olduğunu biliyor muydunuz? Tasvire de bakın hele... Yaşla gelen ciddi unutkanlık! Neden çocuklar alzheimer olmuyor da yaşlılarımıza musallat olmuş durumda bu hastalık?  Çocuklar... Ah çocuklar... Büyüyünce de kaybetmeseniz keşke bilgiye olan merakınızı. Keşke büyüyünce de her an bir şeyleri öğrenme çabasında olsanız, asgariye değil azami talip olsanız.
 Kitap diyorum azizem kitap! Sen hiç kitapçının yanından geçerken vitrindeki kitaplara aşkla baktın mı? Hiç yeni aldığın bir kitabı yeni bir bebek gibi sevip, öpüp kokladın mı? Hiç heyecanladın mı dokununca, kalbinin ritmini değiştirdi mi? Kitabı açmadan önce kapağının her bir karesini inceledin mi inceden inceden? Verilmek istenen mesaj hakkında tahminde bulundun mu? Yazarı hiç merak ettin mi? Ne düşünerek yazdı acaba, aklında kim vardı, ruh hali neydi, yazarken çay içiyor muydu acaba... Düşündün mü hiç bunları?
 Bir de e-kitap meselesi var. Teknoloji güzel şey fakat kitabı eline alıp sayfalarına dokunmak başka düz ekrana bakmak başka. Her sayfayı çevirişte o sesi duymak bambaşka. Kitap kokusuyla metal kokusu bir olur mu hiç? Pil olayı var bir de di mi? :) Teknoloji güzel şeysin ama kitaplar konusunda sana karşıyım, Dokunma kitaplarıma!
 Kitaplar diyorum azizim, kitaplar! İstersen sırdaşın, istersen yoldaşın, istersen gardaşın olur.Tutkuyla yaklaşırsan da yarin olur. İyisi mi sen boşver insanları al çayını tak kulaklığını oku kitabını... Nankör değiller insanlar gibi sana asla zarar veremezler ;)
 Son söz vesselam kendine bir iyilik yap ve git bir kitap al kendine.Hayalini aylarca yıllarca kurduğun üniversite gibi düşün, yeni doğmuş bebek gibi düşün, al eline sev öpüp kokla. Sonra de ki iyi ki kitaplar var.  

29 Nisan 2014 Salı

ben buyum

İnsanlara değer verdiğimi mi düşünüyorsun? Duygularına, inançlarına... Ben sadece fikrinle ilgileniyorum, bana kattığın değer kadarsın azizim..!
İnsanlar... İnsanlar diyorum azizim! Çok tuhaf değiller mi sence de?
Karşındakini mutlu edecek güzel sözleri, sözleri geçtim kelimeleri bile dil ucuyla kullanırken; karşıdakini yerden yere vuran kalbini parçalayan o keskin, çirkin sözleri ne de rahat söyleyebiliyorlar. Pervasızca, acımasızca, nankörce!
Seni seviyorum, sana değer veriyorum, sen varken mutluyum, iyi ki varsın, canımsın, iyi ki hayatıma girmişsin, iyi ki... İyikiler demetim demek varken, biz hep ağza alınmayacak; kalbe değdiğinde krizlere sebebiyet verebilecek, düşündükçe hayattan soğutan kelimeleri tercih ediyoruz. Neden? Nedeni var mı ki be azizem? İnsanoğlu bilirsin evvelden ezele arştan fezaya hangi zaman diliminde nerde olursa olsun nefsine karşı hep amansız bir mücadelede..  Peki biz böyle yapınca kazanan kim olacak? Kaybeden kim? Bir düşün?
Bir düşün zaman ellerinden nasıl da kayıp gidiyor. Ve biz onu nasıl harcıyoruz? Mutlululara mutluluk katarak mı, kederlileri kedere boğarak mı? Neden hep kırıcı taraftayız? Yaralarını sarmak varken tuz ekmek de neyin nesi?  Biz kimin nesliyiz? Asım'ın nesli , ya Asım'ın nesli!
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek.
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar.
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor.
Bir HİLAL uğruna, ya Rab, ne güeşler batıyor!

Böyle bir neslin evlatlarıyken ne oldu da bu hale geldik?

Freni patlamış kamyon gibiyiz Allah'a havale gidiyoruz... Ve en önemlisi biz bu hallere düşecek adam mıydık?




Son söz vesselam:  Ey Asım'ın nesli, ey Fatih'in torunu, Ey ulu önderin askeri silkelen ve kendine gel. Yıkıcı olmak basittir amma yapıcı olmak başkadır başka ;) Asım'a layık nesil olmamız dileğiyle iyikiler demetinizi yayın ;) Sevin sevilin ;)


13 Nisan 2014 Pazar

dönüyoruumm :)

Kafire inat edip oruç bozmak gibiydi, kış dallarımı kırdı diye bahara küsmek gibiydi sana nisbet edip bloggerı kapatmak. Gün geçtikçe anlıyorsun ki dünya dönüyor ve mazi büsbütün bir hayale dönüşüyor.O halde senin neyine ümidi kesip yarınlara küsmek cancağızım :)) Vakit dönüş vaktidir, titre ve kendine gel.